Ocak 28, 2010

yirmisekiz

Yedi’de takıldım kaldım. Ağır aksak adımlar attım. Aklım başıma gelir dedim. Bu düzensizlik benden peydah olmamışken daha, on iki’de yeni bir adım, yeni bir soluk. Buhurlu masallar anlattım kendime, tebeşir atışındaki isabet yeteneği bende durdu bir süre, on beş’te, on ikiden getirdiklerim de vardı yanımda, yeni mırıltılar da vardı. Hiç bilmemişken kendi varlığımın anlamını ve nedenini. Acı bir solukla, yeni bir mutlulukla gelen on sekizin tıkırtılarıydı. Ayağım yeri gıdıkladı ve genetik bölünme gerçekleşti. Kalyanamkara ve Papamkara oldum bir süre. Yeni masallar öğrendim. Hem de göç eden masallar, öyle ki Hindistandan çıkıp, korkunç İvan’ın sandalına binip, Grimm KArdeşlere fısıldanmış, hayatın anlamı budur! Saygı duy köpek ! dercesine.

Ben bölündüm. 27732_701_122_1185lo

Tornaya girmemiş direklerin ayakta tuttuğu görkemli kalelerin saray diye yutturulduğu diyarları sezdim. Ne diyordu Ziya ! Diyâr-ı küfrü gezdim, beldeler kâşâneler gördüm. Dolaştım mülk-i islâmı hep vîraneler gördüm. Yirmi iki geldi.  Ruh üşüdü, ben yandım. Çilekli dedi yandım. Gömleğimden aldığım cesaret dedi taptım. Yaseminler tüter mi hala dedim. Sustu. Ve adam sustu. Böyle de anlatılmazdı ya bu! Zîra bağlaçla cümle başlamaz derlerdi hep. Yirmi üç geldi, ömrümün en aşağılık yılı, Ruh üşüdü. Kimse bilmez, kimse anlamaz dedim ya bir kere. Ortalarda hala geçmedi bu yirmi üç, tenlerin seçimine yenik düştü. Yeni dostluklar, yeni hayatlar keşfetme çabası, evrilip gidiyor hayat işte, artık hatırlamıyorum seni. Bir kadın, bir erkek ve bir erkek daha, toplumsal günahımızın iç sızıltısı, yirmibeşin penceresinden yirmisekizin sonuna methiyeler düzmek var amma! Ve ruh üşümesi… koynumda bir Lut’un oğlu, merak etme hâla Tanrı benimle.

Yirmi altıda düştü aklıma, geçen günahların muhakemesi, suç ve ceza’yı yeniden okumak gibi birşey. Savunma yok ! Yakarış yok ! Yağmurları senin üstüne yağdıran Tanrı kadar pişmanım şimdi. Bilemezdim, bilemezdi.

Ocak 23, 2010

Buralar

Mage%20attacked%20by%20vampire%20bats%20wallpaper

Sessizdir buralar. Bazen uğultulu bir atmaca gibi rüzgârın kenetlediği dal çatırtılarının senfonik makamı kulağıma çalınırken beklenmedik bir anda haykıran bir baykuş rahatımı bozabilir. Yazılar, kitaplar arasında yoğuşmak en çok bu mevsimde güzel galiba, doğaya karışmak, kırlara koşmak, asırlık bir çınarın altında baharın demli çayını yudumlamadan atılan her adım, daha bir güzel. Ama yine de hasretim temmuza, kırk yıl sonra döner mi devran acaba ?

Ocak 21, 2010

Tanrı(M)

ııDSCN0782
Çok uzun yollardan geçmiş, derin çukurlardan yüzeye varmış gibi hissediyorum. Ömrümün çeyrek yaşında, sisli bulvarlarda için için yandığım günleri hatırlıyorum. Neydi o ! Taş kesilen buz kırağı ellerimin donukluğu, dokunsaydı ya sana doya doya, olmuyordu. Olamıyordu. Erişemiyordum. Tanrının perdesinin indiği andır bu zaman...

Tanrı(M)ın Kudretine Methiye

                                       Dillendi mi hayran bırakır sözlerin

                                       Sen, iki arada bir derede 

                                       Fındıkkıran!

                                       Ciğerini bilirim senin sahte yılan.

                                       Canımı yaktın diyemem !

                                       Kanımı içtin diyemem !

                                       Yasaksızlığın sırrına varmışım

                                       Sevdanın beslediği bir göğüs tahtasında...

                                       Sana kin duymak mı olur

                                       Olsa olsa kendine benzetirsin beni de

                                       Kibirli, mazlum görünen bir diken 

                                       Ve ben sırrına varmışım yunusun; dudaklarımın

                                       dudaklarına değdiği kıvrımlı çizgide

                                       uçuverir ruhum, denizin tabiatıyla 

                                       bir köpük, bir dudak, bir de 

                                       salkım saçak bir tanrı...benim tanrım!

                                       benim tanrım, tanrım benim

                                       senin tanrın, tanrın senin !

                                       O zaman...

                                       Zavallı ve umarsız bir kayıkçının zayıf ve

                                       kirli elleri tıkayacaksa pamuğu bir tarafıma 

                                       kahve karası gözlerime boşuna bakacaklar

                                       Nafile, geç kaldın, alamazsın beni...

                                       Öylelerin öğlesinde,zamanın gerisinde

                                       Temmuz ile İnannanın firkatinde düştüm eline

                                       Geç Kaldın, aşk çabuk geldi...

24.11.2009- Herkes derin bir uykuda,bu yürek top tüfek savaşta. 03:11

Powered By Blogger

İzleyiciler

About Me

Fotoğrafım
Türkiye
Bir Tutku oyunudur hayat, çelişkiler sarmalında... Ben Çocuktum, kanatlandım. Ben çocuktum kırıldım da iyileştim. Hatta! Ben boğaziçinde akıntısız bir vapurdaydım, simurglar kanat çırpardı içimde. Tanrı ile tavla oynamışlığım vardı. Ben eskidendim. Ben yenidendim, Hışırtılı bir yansımaydım gönüllerde, bütün süprüntülerime selamlar...

About me



Kurcala