Ağustos 04, 2010

Nergalin oyunu

Hep söylüyorum, insan dediğin basit bir varlık aslında, bu kadar güdümlü ve kolay yöne sokulabilen, her an her tarafa kaypaklanmaya müsait başka bir canlı daha türemediğinden, sevgili tanrımıza şükürlerimizi sunduktan sonra, Nergalin oyunuyla yeni bir rota çizmeye başladığımız günler geldi, yaklaştı iyice=) Bana da heyecan veriyor yeni şeyler artık ! NERgal  daha ilerisini düşünerek nasıl bir sonuçla karşılacağını hesaplamaya çalışıyor, zira çok sabırsız ve zamana riayet etmeye niyetli değil, yine de olabildiğince dayanıklı davranıyor. Daha bir dik ve daha bir bulutlarda uçarken gençlik çağı, ayakları dizlerine kadar toprakta, tezatların ruhu kazanında kepçe ile kaşıktan kaçarken, altına odun atan ULU bir yangının titrek ve tutkulu ateşini söndürme, bir tutam zeka tozu üfleme oyunu icat ettik. Bir ben , bir de nergal bilir bunu, sırrı yok, gerçeği var; yok yok ! aslında gizemli ama kartlar açık anlayabilene, anlayıp da anlamazdan geldiğini sanan köftelere duyurulur; köfte çatalla yenir, sofranın çatalı elmizde olmasa da şeytanın maşası elimizde Nhahahhahaha NErgalime secdeye vardım diye ! =)=)=)

1 yorum:

  1. Nergal o domuz kokulu aşkının bacakları üstüne yatmış ve sarı sarı otların arasında gezinen karıncaları izliyor, aşkı ona bir şeylerden bahsederken Nergal yine onu kandırıyor. Bilirsin önceleri tüm dikkatini verirdi, kulakları kabarmış bir halde olurdu hele hele öyle keyfi yerinde bir şekilde yatamazdı onun dizlerine. Devirler günlerin aptal bağlarıyla var oluyor, aşklar da böyle, bu denli basitken Nergal neden başarısız olsun ki :)) iki aptal bağı mı çözemeyeceğim veyahut iki aptal bağı mı bağlayamayacağım, yapma gözünü seviim diyesi geliyor insanın.
    İnanna, ruhum sırtına verildi bir bohça misali (içini kurcala bakalım neler bulunacak :) kaderim bir ip, bağlaman gereken yerleri biliyorsun. Nergal bir güneş olma yolunda gidiyor, yaktı yakacak yaz aylarında, bıraktı bırakacak kış aylarında. Hani olur ya, dışarda güneş var ısıtır diye güvenerek çıkar insanlar ve birden donmaya başlar avuç içleri, halbuki güneş kandırmıştır onları! ahahahaha eğlenceli bir şey bu, hayat oyunu, aşk oyunu, akıl oyunu, insan oyunu :P
    ah gözünü sevdiğim duygu denen insanı biçimlendiren, var edip yokluğa sürükleyen anlamsızlığının anlam kazandığı ruhani cisimler. Sevgimin sınırları nerde bitiyor İnanna?
    sen bilirsin benim içimi, küsmek yoktur bende, başkası küser bana. Aşık olan yoktur bana, ben olurum aşık başkasına.
    İnanna! sevgili tanrım, sevgilim.
    bu kadar açık mıydım ben, bu denli çıplak?
    Oyun oynamadım ki henüz ben, sadece onun gittiği yollardan gidiyorum daha iyi kavrasın beni diye, ama olmuyor galiba :D hala aynı öküzlükte mi ne?
    ah ahh hindistan paklar onu bir aslında ama ben gidemem ki peşinden, koskoca NERgal, ayıp yahu :D
    bu güneş gibi parlayan bir sır, açık yer neresi diye bakılmamalı, insanlar bu sırra erişince ölüyorlar. şşş kimse bilmesin, kimse duymasın, kimse ölmesin. Çıldırtan bir şey bu, insanın içini gıcıklıyor ruhunu gıdıklıyor ve davet ediyor kapkara bir şeylere :)
    şeytan da kim oluyor, avuçlarımın ateşiyle ısınıp bana muhtaç bir şey o.
    İnanna! sevgilim...

    YanıtlaSil

Powered By Blogger

İzleyiciler

About Me

Fotoğrafım
Türkiye
Bir Tutku oyunudur hayat, çelişkiler sarmalında... Ben Çocuktum, kanatlandım. Ben çocuktum kırıldım da iyileştim. Hatta! Ben boğaziçinde akıntısız bir vapurdaydım, simurglar kanat çırpardı içimde. Tanrı ile tavla oynamışlığım vardı. Ben eskidendim. Ben yenidendim, Hışırtılı bir yansımaydım gönüllerde, bütün süprüntülerime selamlar...

About me



Kurcala