Kırmızı diyecektim. Yazı, demeden önce, zihnimde kelebek gibi belirdi kelime görsel bir halde. Dudaklarıma oturmadan önce tenime değmişti.Sonra kırmızı renkli döküldü kelimeler. Eski gizli tutkularımın film karelerinin arasında, anlattım. Gökkuşağının yedi rengini, üşenmedim hatta hiç sevmediğim halde bunları anlatmayı ilk defa sevgiyle anlattım, o yedi seriyi.
Oysa bir bitişti sevgi, yeşil damardan akan kanım, sonsuzluk değildi. Ölüm gibi soluk bir kırmızıydı. Kırmızı dedim de, damperli bir kamyon gürültüsü gibi hücre kapılarımı titretti. Tahammül edemediğini bildiğim dengesiz kahve karası gözler bu gece, bu yedi seriye dayandı. Kibarlık ve anlayış ya da saygıdan değildi. Hıım hımlı bakışlar. Garip bir tarih, benim kırmızı loncama yana yana girdi. Hazır ve cepten sarfedilen sözleri yoktu artık. Kalbime çektim onu, koşamayacağını bilmiyor daha.Fısıldamadım kulağına yaralarını yaralarıma katıp, onu tertemiz bir gökkuşağına boğduğum, TARihin OTlu bulvarında gümüş damlası aşkıma dair bir yazı işte =)=) ~:
Adına dâir üç çizgi (__ __ _)ikisi büyük biri küçük, özüne dâir iki çizgi(__ _)içine dâir (_) tek bir çizgi, yanında sonsuzluk işaretinin olduğu,sonsuza dek var olacağının göstergesi diye ! Çizginin yanında duruyor. Nergal’in sevgisiyle örülmüş, bir yılan bedenine dolanmış halde. Yılandan sebep; kendi güzelliğini göremeyen, o dokunulası teninin çıkardığı sesleri işitmeyen, duman rengi birkaç sevgi. Yanan şey önemli değil. Somut ya da soyut kırmızıdan başlanılabilir. Biteceği yeri belirsiz. Bitmeyen bir yangın, ağlarını kraliçelere ördüren, sevgisini mum sıcaklığına veren, sayılarla oynayıp, kelimeleri rakamlaştıran, harflerle kendine insan yaratan ve onları Nergal’in sevgiyle ördüğü yılanına hediye eden, kendime adadım başlığı altında. ~:
Buhur ve Benden

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder